23.05.2017
Türkiye’de yaşayan insanlar en çok neye önem veriyor? Doğan Holding öncülüğünde yapılan Türkiye Değerler Araştırması işte bu çok zor sorunun cevabını aramak için yola çıktı. Araştırmaya katılanların yarısından fazlası sosyal bir değer olan adaleti işaretledi.
‘Türkiye’nin Ortak Değerleri-Müştereklerimizi Keşfedelim, Geleceğe Birlikte Yürüyelim’ projesi kapsamında İngiltere’deki Barrett Values Center’ın metodolojisi kullanılarak KONDA Araştırma Şirketi tarafından Ekim 2016’da İstanbul’dan 1806 kişiyle birebir görüşme yöntemiyle toplum olarak önemsediğimiz kavramların neleri içerdiğinin cevabı arandı. Bu araştırmanın sonuçlarına göre kişisel değerlerde ilk on sırayı adalet, ahlak, aile, hoşgörü, dürüstlük, saygı, namus, güven, arkadaşlık ve merhamet kavramları aldı. Araştırmaya katılanların yarısından fazlası sosyal bir değer olan adaleti işaretledi.
Mevcut kültürel değerler ve insanların ülkeyi deneyimleme şekilleri sorulduğundaysa araştırmaya katılanlar olumsuz gördükleri noktalara da dikkat çektiler. İlk 10’a giren konular sırasıyla şöyle: Terör, işsizlik, cehalet, suç/şiddet, yoksulluk, çevre kirliliği, kin/nefret, saldırganlık, fırsatçılık ve yolsuzluk. Araştırmaya katılanların seçtikleri değerlerin yüzde 52’si bu olumsuzluklardan oluşuyor.
Peki arzulanan kültürel değerler neler? Katılanların Türkiye’de görmek istedikleri değerlerde ilk on sırayı adalet, ahlak, güven, saygı, huzur, eşitlik, refah, dürüstlük, aile ve çevre bilinci alıyor. Buradaki 10 değerin 6’sının kişisel değerlerle aynı olduğu görülüyor: Adalet, ahlak, güven, saygı, dürüstlük ve aile. Değerlerin düzeyler arasında dağılımına bakıldığında insanların gelecekte daha bütüncül bir yaklaşım görmek istedikleri ortaya konuluyor. Arzulanan değerler, yaşam kalitesini ve diğer insanlara davranış standartlarını yükseltmenin önemini gösteriyor.
ORTAK Değerler Hareketi’nin liderliğini yapan Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı’nın konuya ilişkin değerlendirmesi şöyle:
"Ortak Değerler Hareketi’ ile müştereklerimizi keşfedelim, geleceğe birlikte yürüyelim diyoruz. Çıkış noktamız şu: Ortak değerlerimiz farklılıklarımızdan çok daha fazla. Ortaklıklarımıza sahip çıktıkça farklılıklarımızı da zenginlik olarak görebilir ve ortak bir Türkiye hayalinde buluşabiliriz. Değerlerin hayatımızın her alanında çok önemli olduğunu vurguladığımız bir proje. Çünkü değerlerin insanın özü olduğuna inanıyorum. En önemli özdenetim mekanizmamız. İnsan hayatındaki önemi kadar şirketlerin, toplumların ve ülkelerin hayatında da önemi çok büyük. Çünkü değerler kültürleri oluşturur, kültürler ise toplumları. Ve ben değer bazlı toplumların çok daha sürdürülebilir bir hikâye yaratacağına inanıyorum. Proje kapsamında yaptığımız bu araştırmada ise beni en çok heyecanlandıran konu kadın/erkek, genç/yaşlı, Türk/Kürt, eğitimli/eğitimsiz, zengin/fakir herkes için önemli değerler aynı ve toplumda deneyimlemeyi istediği değerler de aynı."
Araştırmadan elde edilen bulgular şubat ayında derin görüşme yöntemiyle daha detaylı irdelendi ve toplum olarak önemsediğimiz kavramların neleri içerdiğinin cevabı arandı. Peki hangi kavram, kime neler ifade ediyor? Örnekler şöyle:
“İki şey varsa: Bir Allah korkusu, iki vicdanı varsa o insan bence adaletlidir. Vicdanlı olmak... Merhamet insana, hayvana, bitkiye, kediye, köpeğe, çiçeğe, ağaca her şeye böyle gerektiği gibi davranıyorsa bence o vicdanlı demektir. Onlar yoksa zaten hiçbir şey yok demektir. O insanın zaten insanlığından şüpheye düşerim ben.” (54, Kadın)
“Aslında ahlakın benim için tam karşılığı edep gibi böyle düşünüyorum, yani insanın kendine olan saygısıyla alakalı bir şey. Genelde ahlak deyince de sanki bir kadın üzerinden değerlendirilmesi gibi bir durum var ama ahlak işte her konuda. Hırsızlık olabilir, hak geçmesi ya da adaletsizlik konusunda. Ya da çevreye çöp atmamak ile ilgili ya da terbiye. Kısacası bir şeyleri içselleştirmek ile ilgili diye düşünüyorum. Kimsenin görmediği yerde çöp atayım dersen o da ahlaksızlıktır.” (26, Kadın)
“Koşulsuz şartsız aileme güveniyorum öncelikle. Anne babanın o rahatlığı var, doğuştan gelen en güvenilir insan onlar benim için. Sonra belki bir iki arkadaş. Hani az olup öz olan insanlar benim için gayet güvenilir insanlar. “(25, Erkek)
“Onurlu bir şekilde davasının arkasında duranlara genelde saygı duyuyorum. Hiç mesela çekinmeden ne bileyim birisi Ülkücü olduğunu söylüyordur, işte ne bileyim birisi AK Partili olduğunu söylüyordur, birisi de CHP’li olduğunu söylüyordur... Ben mesela bunlara saygı duyuyorum çünkü bir öyle bir böyle değil. Hani gerçekten davası var ve onun arkasında duruyor yani.” (23, Kadın)
“Hem maddi hem manevi şekilde huzurlu olması... Yani bir ateist ile bir namaz kılan insan, Allah’a inanan insan; ateist camiye gitmez, namaz kılan insan camiye gider ama yolda karşılaştıkları zaman oturup bir yerde çay içebilmeliler.” (42, Erkek)
“Kimsenin ayıbını yüzüne vurmayacaksın. Olur insanız, hepimizin bir eksiği var, bir kusuru var, illa ki hatalarımız oluyor. Kimimizin saçı uzun, işte kimimizin boyu uzun diye misal var ya, illa ki eksiklerimiz oluyor. Herkesi hatasıyla kabul edersek kabullenilecek hatalarını, hani uç hatalar değil tabii ki.” (54, Kadın)
“Dayanışma, onun işi benim işim şunun işi demeden el birliğiyle o işi halletmek. Herkesin işini sırayla yardımlaşarak yapmak. Köylerde tarhana yapmak gibi.” (26, Kadın)
KONDA Araştırma Şirketi Genel Müdürü Bekir Ağırdır araştırmanın iki adımda gerçekleştirildiğini söyleyerek şu değerlendirmeyi yapıyor: “Birinci adımda hanelerde yüz yüze görüşmelere dayalı ve bireylerin kendilerine yakıştırdıkları, bugünkü toplumu ve ülke hayatını tanımladıkları ve de olmasını arzuladıkları toplumun yaslandığı değerleri tespit eden bir anket çalışması ile gerçekleştirildi. İkinci adımda aynı kişilerin arasından seçilen bir grup ile anket çalışmasında ortaya çıkan bu kavramların toplum nezdinde farklı bağlamlara göre değişen anlamlarını anlamak amacıyla derin görüşmeler yapıldı. En temel bulgu tüm kimliklere sıkışmalara ve kutuplaşmalara karşın toplumun ortak paydasının sanılandan geniş olduğudur. Elbette adalet, ahlak, saygı, huzur gibi kavramlarda farklı tonlamalar ve anlamlandırmalar vardır ama ortaklıklar da sanıldığından fazladır.
Bir başka bulgu bireysel hayat ile ülke hayatına dair değer ve tanımlardaki müthiş yarılmadır ki hemen tüm sosyolojik, kültürel ve siyasal kümeler bu konuda hemfikirdir. Bir diğer bulgu değerler ile pratikler arasındaki yarılmadır ki bunu doğallaştıran ve rasyonelize eden bugünkü hale dair oldukça olumsuz bir bakışın tüm farklı kümelenmelerdeki yaygın varlığıdır. Tüm bunlara karşın toplumda bir arada yaşama deneyimi, becerisi ve iradesi oldukça güçlüdür. Değerler ile pratikler arasındaki ayrışma, bireysel hayat ile var olan ortak hayata yüklenen farklı anlamlar bir bakıma ortak yaşama iradesini hem bireysel hayatında hem de değerler dünyasında diri tutmanın bir yolu olarak seçilmekte, ülke hayatının ve gündelik pratiklerin olumsuzluklarından korunmanın yolu olarak gelişmektedir.”
PSİKOLOG-yazar Doğan Cüceloğlu, ortak değerlerin toplumu ‘biz’ yaptığını vurguluyor: “İki insan karşılaşınca birbirine hasım olarak bakıyorlar ise ilişkide sorunlar çıkar; bu sorunların çözümü için güçlü olan diğerini ezerek kendi isteklerini kabul ettirmeye çalışır. Güçlü olan çözümü diğerini susturmada görür ve bütün gücünü bu yönde kullanır. Birbirlerini aynı ekibin üyesi olarak görenler sorun çözücüdür; onlar üretim odaklıdır. Paylaştıkları değerler çerçevesinde ‘biz’ olabilmişlerdir. ‘Biz’in parçası olan her bir ekip üyesi, ‘biz’in temeli olan değerleri canlı tutmaya özen gösterir ve gücünü herkesin hayrına olan üretime yönlendirir. Yukarıda söylediğimiz aile için geçerli olduğu kadar şirket ve toplum için de geçerlidir. Türk toplumunun ‘biz’ olabilmesi, herkesin paylaştığı temel ‘biz’ değerleriyle mümkündür. Nedir bu temel ‘Biz’ değerleri? Adalet, ahlak, güven, saygı, huzur, hoşgörü. Peki vatandaş bu temel değerleri hayatında yaşamak ve yaşatmak istiyor mu? Doğan Holding öncülüğünde başlatılan Ortak Değerler Araştırması’nın bulgularına göre ‘Evet!’ Araştırmanın ortaya çıkardığı bu temel değerleri toplumsal sohbetin, ailede çocuk yetiştirmenin ve sınıfta yer alan eğitimin bir parçası haline getirmenin yollarını araştırmalıyız.
EĞİTİM Bilimci Dr. Özgür Bolat’ın yorumuysa şöyle: “Listeyi inceleyince iki nokta ön plana çıkıyor. Birincisi, insanlar ve toplumlar genelde kendilerinde eksik olanları arzu eder veya ister. Bizde istenilen ilk beş değere bakınca görüyoruz ki toplum olarak bu değerlerden yoksunuz. Onun için bunları istiyoruz. Bu tezi diğer ülkelerin ilk üç değerine bakarak ispatlayabiliriz. Avusturya ‘yaşlılar için bakım, düşük maliyetli konut ve hesap verilebilirlik’, Belçika ‘etkili hükümet, gelecek için saygı, uzun dönemli perspektif’, İtalya ‘etkili yönetim, iş fırsatları, düşük maliyetli konut’, Nijerya ‘hesap verilebilirlik, barış ve iş fırsatı’. Yani bu çalışma değer sorunu olduğumuzu gösteriyor. Bunu da sadece eğitimle çözebiliriz. İkinci nokta ise istediğimiz beş değer de bireysel değil sosyal değerler. Yani diğer insanlarla olan ilişkilerimizi düzenleyen değerler. Örneğin iş fırsatları bireysel bir değerdir ama adalet toplumsal bir değerdir. Bu da gösteriyor ki bizim beraber yaşama ve ilişki kurma konusunda sıkıntılarımız var.”